Sayfalar

20 Kasım 2014 Perşembe

Beyaz Sarayda ki Büyük Reis

Beyaz saraydaki Büyük Beyaz Reis ! 
Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak, bizler için çok güç. Bu toprakların her 
parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının pırıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, ak kumsallı kıyılar, karanlık ormanlar ve 
sabahları çayırları örten buğu, halkının anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerinin bir parçasıdır.Ormanların, ağaçların 
damarlarında dolaşan su, atalarımın anılarını taşır. Biz buna inanırız. Beyazlar için durum böyle değildir.Bir beyaz ölüp, yıldızlar 
evrenine göçtüğü zaman, doğduğu toprakları unutur. Bizim ölülerimizse, doğduğu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili, gerçek 
anasının toprak olduğunu bilir. 
Washington'daki Büyük Beyaz Reis bizden toprak almak istediğini yazıyor. Bu bizim için çok büyük bir özveri olur. Büyük Beyaz 
Reis, bize, rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz Kızılderililerinse, O'nun çocukları olacağımızı 
söylüyor. Bu önerinizi düşüneceğiz ama ; yine de önerinizi kabul etmemizin kolay olmayacağını itiraf etmek zorundayım. 
Çünkü,topraklar bizler için kutsaldır. Derelerin ve ırmakların suyu, bizim için, yalnızca akıp giden su değildir ; atalarımızın 
kanıdır aynı zamanda. Bu toprakları size satarsak ; bu suların ve toprakların kutsal olduğunu çocuklarımıza öğretmeniz gerekecek. 
Biz, dereleri ve ırmakları, kardeşimiz gibi severiz. Siz de aynı sevgiyi gösterebilecekmisiniz kardeşlerimize ? 
Biliyorum ; beyazlar bizim gibi düşünmezler. Beyazlar için bir parça toprağın, ötekinden ayrımı yoktur. Beyaz adam, topraktan almak 
istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak, beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan, 
istediğini alınca, başka serüvenlere atılır. Beyaz adam, anası olan toprağa, ve kardeşi olan gökyüzüne, alınıp satılacak işlenecek, 
yağmalanacak birşey gözüyle bakar. onun bu ihtirasıdır ki; toprakları çölleştirecek ve herşeyi yiyip bitirecektir. 
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Beyaz adamın kurduğu 
kentlerde bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı sesler, bir kelebeğin uçarken çıkardığı kanat sesleri duyulmaz. Belki 
vahşi olduğum için anlayamıyorum ; ben ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan ; bir su birikintisinin çevresinde 
toplanmış kurbağların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça, yaşamın ne anlamı, ne değeri olur ? 
Biz Kızılderiliyiz ve anlamıyoruz. Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. 
Çam ormanlarının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp gelmiş meltemleri severiz. Hava önemlidir bizler için. Ağaçlar, 
hayvanlar ve insanlar aynı havayı solur. Beyaz adam için, bunun da önemi yoktur. 
Ancak size bu toprakları satacak olursak ; havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekecek. Çocuklarınıza havanın 
kutsal bir şey olduğunu, havanın temizliğine önem vermek gerektiğini öğretmelisiniz. Hem nasıl kutsal olmasın 
hava ? 
Atalarımız doğdukları gün ilk soluklarını ; ölürken de son soluklarını bu havayla solumuşlardır. 
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğim. Eğer önerinizi kabul edecek olursak ; bizim de bir koşulumuz olacak. Beyaz 
adam bu topraklar üstünde yaşayan tüm canlılara saygı göstersin. Ben bir vahşiyim ve başka düşünemiyorum.... 
Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup vurup öldürüyordu. Dumanlar püskürten 
demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz Kızılderililer, yalnızca yaşayabilmek için öldürürüz hayvanları... 
Tüm hayvanları öldürecek olursanız, nasıl yaşayabilirsiniz ? Canlıların yok edildiği bir dünyada, insan ruhu, yalnızlık duygusundan 
ölür gibi geliyor bize. Unutmayın ; bugün canlıların başına gelen, yarın insanın başına gelecektir. Çünkü, bunlar arasında bir bağ 
vardır. 
Şu gerçeği iyi biliyorum: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey ; bir ailenin bireylerini birbirine 
bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de ; dünyanın başına gelen her felaket, insanoğlunun da başına gelmiş 
demektir. 
Bildiğimiz bir gerçek daha var : Sizin Tanrınız, bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrı'nın yaratıklarıyız. Beyaz adam, bir 
gün belki bu gerçeği anlayacak ve kardeş olduğumuzun ayrımına varacaktır. Siz, Tanrımızın başka olduğunu düşünmekte 
özgürsünüz. 
Ama Tanrı, hepimizi yaratan tanrı için, Kızılderili ile Beyazın arasında fark yoktur. Ve Kızılderililer gibi Tanrı da, toprağa değer 
verir. 
Toprağa saygısızlık, Tanrı'nın kendine saygısızlıktır. 
Beyaz adamı bu topraklara getiren ve ona, Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücü veren Tanrı'nın kaderini anlamıyorum. Tıpkı 
buffaloların öldürülüşünü, ormanların yakılışını, toprağın kirletlişini anlamadığım gibi... 

Bir gün bakacaksınız ; gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş ; yaban atları evcilleştirilmiş ve her yer, insanoğlunun 
kokusuyla dolmuş. İşte o gün, insanoğlu için, yaşamın sonu ve varlığını sürdürebilme savaşının başlangıcı gelip çatmış olacak..... 

(Aşağıdaki metin, Kızılderili reisi Seattle'ın 1854 yılında kendisinden toprak satın almak isteyen ABD 

cumhurbaşkanına yazdığı mektuptan bir parçadır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder